Durun... Endişe panik yok... Ne Kaza, ne arıza ne de bela.. EEyore'me, emekli maaşının izin verdiği sınırlarda, yemini suyunu verip paşa paşa biniyoruz. İçim yanmasında ne yapayım. Bundan yaklaşık 1 ay önce tesadüfen NTV'de Saffetin Garajını izledim. Aslında Saffet'in programlarını pek sevmem. Gider Avrupa'nın Amerika'nın en baba markalarının en son ya da klasik olmuş, Yüz binlece dolarlık araçlarını ballandıra ballandıra anlatır. Benimde ağzımın suyunu akıtır, gıcık olurum. Onun içinde sevmem. Aslında yaptıkları otomotiv sektörü için tanıtıcı ve aydınlatıcı. Bu kez; G.Kore'de Hyundai'nin kalbinde idi. Bu program hakkında Forumda tartışma olur diye bekledim ama, galiba kimsenin dikkatini çekmedi. Neyse, biz izlediklerimizi aktaralım. İnternette bulamadım (ya da nerede bulacağımı beceremedim) bulsam buraya koymaya çalışacaktım. Hyundai Endüstrisinin Demir çelik tesislerini gezerek başladı. Demir - Çelik tesisi değil sanki Devlet Hastanesinin İntaniye servisi.Her yer pırıl pırıl ve aydınlık. Her şey otomasyonla. İşçiler ortada koşturmuyor, Makinelerin başında operatörlük yapıyor. Ham Demir cevherinin depolandığı alan bile pırıl pırıl ve 500 Bin ton cevher niteliğini kaybetmemesi için kapalı alanda depolanıyor. Demir - Çelik tesislerinden sonra Pussan'da Motorlu araçların üretildiği merkeze geçti. Gerçek bombayı da burada patlattı. Tesisleri anlatmaya gerek yok. Hyundai yeni bir motor geliştirmiş. Onu da i 30 modeline yerleştirmiş. Bu Kore değil miydi? 1950 -53 arası iç savaş yaşayan, bizim babalarımızın ya da dedelerimizin savaşmaya ve ölmeye gittiği ülke. Bu ne çalışkanlık, bu ne yaratıcılık, bu nasıl tertip düzen. İşte buna yanıyor içim. Demir - Çelik tesislerinde, Ereğli'de, Karabük'te, İskenderun'da, Pendik Tersanesinde çelik levha altında kalarak hayatını kaybeden işçi kardeşlerime yanıyor içim. Neyse; yeni motora sahip i30'a dönelim. Free Cell i30 hidrojen yakıyor. Hyundai boş durmamış Hidrojen yakıt hücre teknolojisini geliştirmiş. Yani içten yanmalı motorların devrinin sona ermekte olduğunu ilan etmiş. İçim yanmaz mı? Biz, daha kendimize ait markamız niye yok, hibrit mi üretelim, farkımız ne olacak diye çene jimnastiği yapıyoruz. G. Koreli çağdaşım (o çağdaş da, ben onun çağındamıyım şüphelerim var) Hidrojenin depolanması konusunu da çözmüş. Aracın yakıt deposu 35 bar hidrojenle doldurulduğunda 350 km.(4,5 Dolarmış ederi) 70 bar hidrojenle doldurulduğunda 700 km yol yapıyor. Doğaya zararlı hiç bir salınımı yok. Gürültü yok.Yaktığı hidrojenin dönüştüğü şey yalnızca H2O yani SU. Hidrojen yakılarak elektriğe dönüştürülüyor, o da hareket enerjisine. Saffetin Garajı'nı izledikten 2 gün sonra gazetede bir haber dikkatimi çekti. ABD otomotiv üreticileri içten yanmalı motorların 2050 yılına kadar kullanabileceği konusunda bir raporu Başkana sundukları belirtiliyordu haberde. Haberin yorumunda ise bu günkü Birleşik Devletler yönetiminin hidrojen hücre teknolojisine yapılan devlet yardımlarının önünü kesmek için bu günkü teknoloji ile otomotiv üretenlerin ve petrol lobisinin çabaları olarak bahsediliyordu. Hyunda'nin girişiminin ne kadar önemli olduğunu o zaman daha iyi anladım. Bu sektörde teknolojiyi değiştirmenin ne kadar zor ve zaman alacağının farkındayım. Dahası bu sektörde petrol üreticileri gibi çok tehlikeli ve güçlü uluslararası tekeller var. Kim bırakmak ister yakaladığı yağlı kuyruğu. 5 dolara mal ettiği 1 barel ham petrolü 120 dolara satmak varken. İçim nasıl yanmasın dostlar. Bizler hâla LPG mi, Dizel mi, hibrit mi tartışması yapıyoruz. 30 yıl içten yanmalı motorlar için bana göre uzun bir ömür. 30 yıl öncesini düşünüyorum; iletişimde cep telefonunu Uzay Yolu adlı bilim kurgu dizisinde izliyorduk, esamesi o kadardı. Otomotivde ABS, EBD, ASR, ESP hava yastığı enjeksiyon sistemleri hiç yoktu. Gelişimin hızı çok hızlı. Biz ise gene çoook geriden takip edeceğiz gelişmeleri. İşte bunlar için İÇİM; İÇTEN YANMALI MOTORLAR GİBİ YANIYOR. Son olarak da Akın Birader için içim yanıyor. Gitmiş içten yanmalı motorlu i30 almış. Şöyle su üreten, 4,5 dolara deposunu doldurduğu FREE CELL i30 almamış da. pehh. Şaka bir yana, yeni arabası hayırlı olsun.İyi seçim:thumbup1: Tekerine taş değmesin Ne yapalım benim yaşıma geldiğinde de h333 Hyundai free cell alır. Herkese güvenli ve zevkli sürüşler dilerim..
Günaydın, çalışkanlığın yanı sıra çevresinde Amerika'yı istemeyen ülkelerin desteğinide unutmamak lazım. Sony, Mitsubishi v.b. firmalar ciddi teknolojik destek verdiler, tabii günümüzde büyük ihtimalle pişmalar.
Ali bey onların tek yaptıkları şu: 'çalış, yap, başar! İmkansız diye birşey yok yeterki istensin ve çalışılsın.
Uzun ve bir o kadar da güzel olan yazınızı büyük bir zevkle okudum.Okurkende düşündüm.Biz neden yapamıyoruz sözüne odaklandım.Bunun bir çok nedeni var.Serdar arkadaşın dediği Amerikanın çok büyük desteği var diyor.Aynı desteği bize vermiyor.Biz onların kucaceğında olmamıza rağmen.Nedenleri çok.Diğer bir nedenlerden biriside içimizdeki vatan hainlerinin çok olması.Kısa yazayım.Önceki dönemlerde yerli araba üretilmiş,adını devrim koymuşlar.Gösteri sürüşü sırasında depoya yakıt koydurmamışlar ve yolda kalmış.Hemen hainler devrim yolda kaldı diye bayram yapmışlar.Devrim yerinde kalmış.Yerli araba hayal olmuş.Sonrasını herkes biliyor.Anlatmaya gerek var mı?Bu kadar satılmışların bulunduğu bir yerde her hangi bir yenilik ve icat olabilir mi? Bir çok gizli bilgi çalışması yapan genç bilim adamlarımız nasıl ve ne şekilde intihar(öldürüldüler)ettiklerini nasıl sükasitlere uğradıklarını herkes çok iyi biliyor.Bu gün başbakanımız yerli otomobil üretimi için çağrı yaptı,destek verdi kimseden çıt çıkmadı.Sonrada bu ülkede neden bir şey olmuyor diye içimiz yanıyor diye dövünüyoruz.Aslında yazılacak çok şey var ama yer müsait değil.
Yalnız Amerka'yı istemeyen Japon'lar destek verdi. Amerika istediğini yapabilseydi viyetnam savaşı olmayacaktı.
Sabah oto yıkamada bir gurbetçiyle tanıştım, Fransa'da yaşıyomuş, o kadar milliyetçiler ki diyo, reno-pejo-citroen dışında araçlara pek rağbet etmezler, fransızcadan başka bir dille sorulan sorulara yanıt vermezler vb.. Ülkemdeki her bakkalın kurumun adının ingilizce olması özentisi/cahilliği/sömürüsü bunları duyunca daha iyi anlaşılıyo. Yabancı dil ve daha özelinde ingilizce bilmek ayrı birşey, gerekli gereksiz her yere ingilizce yazılar yazmak çok daha farklı birşey.. Emperyalist batı kendi geleceği için tehlikeli görüp yasakladığı ne varsa sömürdüğü ülkelerde onları uygulattı, sömürdüğü ülkelerde ağır sanayi değil yine kendilerine muhtaç olsunlar diye montaj sanayisi kurdu, bu yan sanayilerin kuruluşu davul zurna eşliğinde o ülkenin vatandaşlarına gelişme gibi göründü/gösterildi ama aslında sömürünün ve dışa bağımlılığın iyice perçinlenmesinden başka birşey değildi.. Kendi ülkesinde 150 yıl önce kurduğu yerin bilmem kaç altındaki metro sistemi hala çalışır durumdayken, sömürdüğü ülkelerde demiryolu komunist işidir diye kurdurmadı, kendisine bağımlı olsunlar diye yollar yapıp habire petrol sattı.. Eğitim sisteminde kendilerinde yasakladıkları, eğitime başlama yaşından tutunda müfredata ve sınav sistemine kadar yanlış ve yoz ne varsa hepsini sömürdükleri ülkelerde yaptırdılar - ne ilgisi var diye düşünenler için: Türk eğitim sistemi 4 ü türk 4 ü amerikalı 8 kişilik bir heyete emanet ve başlarındaki adam da amerikan büyükelçisi, bu 1945 te ki anlaşmadan beri böyle kimsenin haberi yok, son sözü de yine o elçi söyler, eğitimdeki yozlaşma gözler önünde sizce bu kadar skandal tesadüf olabilir mi? Eğitimi olmayan bir ülke nasıl gelişecek? Bomboş kuşaklar yetişiyor, teknik anlamda yetersizlik mi dersiniz, bilimsel eksiklik mi dersiniz, saçma sapan siyasi gündemlerle ancak zaman kaybediyor türkiye, görünen o ki bu gidişle tek zaman değil toprak ve insan da kaybedecek. Kendini dindar sananın dinden ve inandığı savunduğu şeyden haberi yok bir defa kitabı eline almamış, ondan bundan duyduğu yarım yamalak laflarla ahkam kesmekte, aslında din tüccarlarının uşağı durumunda.. milliyetçi sananın milliyetten haberi yok akşama kadar giydiği dondan kullandığı arabaya kadar el oğlunun sömürgesi olduğunun farkında değil.. nereye elinizi atsanız elinizde kalıyo.. Makine sanayisinden eğitimine kadar bu böyle, uyanan ve toplumunu uyarmaya çalışanları bir şekilde yok ediyolar, ama Atatürk'ün dediği gibi:' bir toplum kurtarıcı beklediği sürece esaretten kurtulamaz!' ve 'Osmanlıyı yıkan esas sebep içerideki çoğunluğun sessizliğidir!' Geçen gün bir bilgi yarışmasına çıkan 19 yaşında bir genç Türkiye 'ye yıllarını vermiş 2 yazarın -İlhan Selçuk ve Çetin Altan- adını bilemedi ve bunu da bizim sorunumuz kitap okumamak diye sırıtarak pişkince söyledi.. Hakkını yemeyeyim eğitim sistemi 10 numara, bomboş kuşaklar yetiştirmekte çok iyi. Eğitim eğitim eğitim, o olmazsa hiç birşey olmaz, olsa bile kalıcı olmaz. Şimdi gıptayla bakılan kore bu noktaya yatarak, hurafeler peşinde koşarak, başkalarının sömürgesi olarak, magazin programları yaparak gelmedi, eğitime önem vererek, insanlarını eğiterek geldi, merak edenler korede hangi dersin kaç saat olduğunu açıp incelesinler..
Mehmet beyin görüşlerine katılıyorum.. Tespitlerine aynen katılıyorum.. Alkışlıyorum... Saygıyla eğiliyorum... okuyan arkadaşlara 1 kez daha okumalarını öneriyorum.. Saygılarımla... leyqv5:
hergün saçma sapan dizileri,programları millet'e izlettirip mecliste gizlice işlerini hallediyolar.uyu Türkiye'm...
Mehmet Bey aynı şeylerden bahsediyoruz.Birimiz sağdan gidiyoruz,diğerimiz soldan gidiyor.Ama aynı noktaya geliyoruz.Yıllardır bu ülke gençliğini sağcı-solcu,dinci dinsiz diye ayırıp birbirlerini boğazlatmadılarmı?Her on yılda bir bu ülkede askeri darbeler yapılmadı mı?Demokrasilerin olmadığı bir yerde eğitiminde olabilmesi mümkünmü?Tabiki sömürü ülkelerinde eğitimde başkalarının elinde olur ve onların dikteleri ile yapılan eğitimlede yetişen nesiller cahil olarak yetişirler.Atatürkün ölümünden sonra eğitimimizi Amerikaların istediği düzene getirip günbegün karman çorban yaptılar.Son olarak çıkarılan 4+4+4 saçmalığı ile tam bir keşmekeş içine sokulmuştur.Her iktidara gelen mutlaka parmağını eğitimin içine sokarak içinden çıkılmaz bir hale getiriyorlar. Bu kadar saçmalığın bulunduğu bir eğitim sisteminde de yetişenler tabiki hiç bir şey bilemezler.Ülkemizde bizleri yönetenler bizlerin iyi eğitim almamızı istemezler.Eğer bizi herşeyi öğrenirsek onlar bizi yönetemezler.İleri ve gelişmiş ülkelerin seviyesine gelmek istiyorsak eğitime çok önem vermeliyiz.
Burada jeo-politik tartışma yapmaya gerek yok ta bir şeyi düzeltmek lazım. 2. savaş sonrası Japonların askeri yatırımları mütaareke şartları sonucunda kısıtlandı. Kore'de ise Amerikan askeri varlığı 20 yıl öncesine kadar sürdü. İç savaş sonrası SSCB, Mao'nun Çin'i ve Kuzey Kore Tehditine (!) rağmen, o ülkeler durumu kendi lehlerine çevirdiler ve avantaj sağladılar. ABD'nin o coğrafyadaki en sıkı müttefikleri Kore ve Japonya'dır. Vietnam savaşı sırasında Amerikan askerlerinin savaş arası moral günleri bu ülkelerde gerçekleştirildi. Uçan Kale B52'ler de bu ülkelerden kalkıyordu. Mitsubishi ve Sony gerçekten destek verdi. Ancak Mitsubishi Motor'un arkasında da GM var onu da görmek lazım. Bu başarı tamamen becerikli yöneticiler ve çalışkan halkın başarısıdır. Biz galiba bazı şeyleri karıştırıyoruz. Egemenler gerçekleri bize kendi gördükleri gibi gösteriyorlar. Basiretsiz yöneticilerde egemenlerin çıkarlarını bizim Ulusal çıkarımız gibi ölesiye savunuyorlar. Alicanım hocam Devrim gerçeğinin altını çizmiş. Ben buna ilave yapmak istiyorum. DEVRİM otomobilini yapanlar bir şey daha yaptılar pek bilinmez ve dile getirilmez. Devrim TCDD atölyelerinde gerçekleştirildi. Bu Atölyelerde Dizel Lokomotif de yapıldı. Bu aslında yapabileceklerimizin işaretidir. Eskişehir'de üretilen Lokomotifler, Maminci arkadaşın dediği gibi demiryollarını komünist işi görenlere kapak olsun. Gerek Kore'liler, gerekse Japonlar birbirlerine saygılı, değerlerine sonuna kadar bağlı, başarısızlıkta canını ortaya koyabilecek kadar onurlu insanlar. Çalışkanlıkları ise olayın anahtarı. Vatanseverliklerini sözde değil, çalışarak eylemde gösteriyorlar.. Saygılarımla...
Bir toplum tek yönlü gelişemez, çöpü yere atan vatandaş, sorumsuz belediye, trafik kurallarına uymayan sürücü, kaçak kat çıkan ev sahibi, vergi vermeyen vatandaş, yalan söyleyen siyasetçi, kestiği kurbanın artıklarıyla çevreyi kirleten vatandaş (hiçbir din, genel olarak pisliği, özel olarak çevreyi kirletmeyi ibadet saymaz aksine temizliği önerir, ödüllendirir) vs vs bir bütündür, bunların sadece bir tanesini düzeltmek mümkün değil, ya duyarlılık, bilinçlenme ve eğitimle hepsi düzelir ya da hep beraber bataklıkta yaşanmaya devam edilir. Bugün birkaç araba kırmızıda beklerken ışığı hiç sallamadan devam eden bir aracı -her zaman yaptığım gibi -155 e bildirdim, o araç ışığa güvenerek yola çıkan birine çarpıp öldürebilirdi, yaklaşık 1 saat sonra 155 ten beni aradılar gereği yapıldı duyarlılığınız için .. diye. Adı duyarlılık ya da başka birşey, ben göz göre göre giden o aracı ihbar etmeseydim vicdanım rahat olmazdı, tv de hergün görüp duyuyoruz, bakkaldan ehliyet almış, kendini scumaher sanan ya da kendinden başka şoför tanımayanların ne facialara yol açtığını.. herkes her konuda bunu yapsa, şu tvlerdeki maç programlarına ayrılan zaman ve emeğin - o maç yorumcuları toplumu uyuşturmak için, her dakikasına dolar üzerinden para alıyolar, bilmeyenler için- 10 da biri insanları bilinçlendirmeye ayırılsa, hep imrenerek baktığımız memleketler gibi oluruz, hiç zor değil inanın.. Ali Bey, Amerikalıların, 2. dünya savaşı sonrası Japonların silaha yatırım yaptırılmadığı için teknolojide çok gelişmesi üzerine, 'keşke silaha yatırım yapmalarına izin verseydik' pişmanlığını yaşadıklarını okumuştum.