Arkadaşlar okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum!! Hep sohbetlerde konuşup dururuz ya, hakikaten de doğru. "İşin içinde biraz da şans olmalı!" Bu kural, hemen her işte ve olayda geçerlidir. Tıpkı, bir insanın birden fazla felaketten kurtulmayı başarması, en umutsuz kaldığı zamanda önüne birden fırsatlar çıkması, yapılamayacağı düşünülen işlerin altından kalkması ve daha niceleri. İstediğiniz kadar örneği sıralayın gitsin arka arkaya... Aynı şey, otomotiv dünyası için de geçerli. Bazı markalar ya da üreticiler, ortaya ne kadar iyi ürünler çıkartmaya çalışırsa çalışsın, şayet şanssızlık faktörü peşini bırakmıyorsa, başarılı olamıyor, hatta satılmaktan ya da tarih olmaktan bir türlü kurtulamıyor. Bazıları ise, önlerine çıkan fırsatları iyi okuyup, biraz da şansın yardımıyla birden bire devleşebiliyor, ortaya koydukları hedeflere tökezlemeksizin ulaşabiliyor... Aslında tarihten yapraklar sunmaya gerek yok. Sadece yakın tarihe bakmak bile yeterli. ABD'nin bir dönem en kaliteli ve saygın modellerini üreten Plymouth, yok olup gitti. Bir başarı hikayesi olacağı düşünülen ve Japon otomobillerinin ABD'deki başarısının önünü kesmek için ortaya çıkartılan Saturn ise, 1990'da kriz ortamında üretime başlayıp, 2010'da bir başka krizde hayata gözlerini yumdu. ABD'nin eski ve seçkin markalarından Oldsmobile, Körfez'de "Amerikalıların deyimiyle" kahramanlık destanları yazan ve herkesin sahip olmak için peşinde koştuğu Hummer da aynı dönemde silinip gitti. Belki ürünleri ve pazarlama stratejileri yanlıştı ama sonuçta şansları da yaver gitmedi. Türkiye'de "satın alınması" bile konuşulan Saab da şanssızlardan. Tabii burada "yanlış strateji"lerin payı büyük ama İsveç'in en eski ve teknolojik açıdan en gelişmiş ürünleri otomotiv dünyasına kazandırmış Saab, önce GM'e ardından da kriz döneminde Spyker'a satılmasına rağmen belini doğrultamadı. Üretimi, yılın başlarından bu yana sürekli kesintiye uğradı. Sonuçta zaten çok düşük kar marjlarıyla yaptığı satışları düştü, cirosu azaldı, silinmek üzereyken de Çinlilere satışı gündeme geldi. Şimdilerde Çinli sahiplerine devrinin tamamlanmasını bekliyor. Yani anlayacağınız, iyi ürün yapmak da yetmiyor... Toyota, dünyanın en büyük otomotiv üreticisi ünvanını General Motors'tan devralmak için yıllarca uğraştı. Bunu kazandı da. Ancak önce "pedal krizi", ardından tam da "İşler yoluna giriyor" derken ortaya çıkan Japonya depremi ve tsunami felaketi, üzerine de aşırı değerlenen Japon yeni, Tayland'taki sel felaketi derken bu ünvanını korumak için bir hayli zorlanıyor. Benzer durum, Japonya'nın üçüncü büyük üreticisi Honda için de geçerli. Deprem, tsunami, Japon yeni ardından Tayland felaketi, bazı modellerine yöneltilen eleştiriler ve dahası... 1967'de, neredeyse bizim Anadol'umuz ile aynı dönemde Ford Taunus üreterek işe başlayan Hyundai, işte bu talihsizlikler ile dolu otomotiv dünyasının en şanslılarından biri. İşe lisanslı üretimle başlayan, ardından kendisine lisans veren Mitsubishi'ye bile teknoloji satar hale gelen Hyundai'nin işleri, küresel krizin başlangıcından bu yana bir hayli yaver gidiyor. Kriz döneminde akıllıca kampanyalara yatırım yaparak özellikle Amerikan herkesin "batışa" geçtiği dönemde satış patlaması yapan Hyundai, Toyota'nın pedal sorunlarıyla boğuştuğu dönemde yükselişini sürdürdü. Bu yılın başında Japonya depremiyle yelkenlerine bir rüzgar daha vuran Hyundai, ihracat rakamlarını sürekli artırmayı sürdürdü. Sonuçta şirketin geçen ayki ihracatı, geçen yıla oranla yüzde 14 artarken, tüm dünyadaki satışları da ekimde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 artmış. Kardeş kuruluşu Kia da, ekim ayı satışlarını yüzde 11 artırmayı başarmış. Yılın ilk 9 ayında Hyundai'nin Avrupa satışları (Rusya hariç) yüzde 11 artarken, bölgede en çok satan üçüncü Asyalı marka haline gelmiş. Kia ise aynı dönemde yüzde 7.2'lik artışla Hyundai'nin ardından dördüncü çok satan Asyalı üretici Avrupa'da. Elbette Hyundai ve Kia'nın son dönemdeki teknoloji ve tasarım atağını hiçe sayma gibi bir niyetim yok. Ancak tüm bunlara sahip olup da, olmadık aksiliklerle hedefine ulaşamayan bir dolu marka var önümüzde... İşte bu yüzden "şans" önemli diyorum ya... Kaynak: arabam.com
Doğal felaketler firmaları gerçekten zorluyor mesela bilgisayar dünyasında da western digital adlı hard disk üretici çok ciddi sıkıntılarla boğuşuyor farkındaysanız ülkemizde de h.disk fiyatları 2 katı artmış vaziyette , doğal felaketlerin firmaları etkilemesi konusunda katılsamda toyota nın başına gelen kalite sorunları bence yeterli testler yapılmadığından oluyor yani buna şanssızlık diyemiyorum
ben en çok da şu saab a yanarım. biri elinden tutsa da ayağa kaldırsa yeniden eski günlerine geri dönebilse. ben almanlardan sonra volvo yu saabı koyarım sıraya. hatta pazar değerini saymazsak isveç arabaları kalite açısından çok ilerideler. saab ı türkiyenin satın alacağı söyleniyor . hele son günlerde iyice yankılanmaya başladı. inşallah gerçekleşirde böyle bir dünya devi kaliteye sahip oluruz.
http://i-motoring.com/saabda-gunes-batiyor Saab iflas bayrağını çekmiş ama kim alır bilinmez bence bizde almasak iyi olur .
Şans etkeni vardır hayatta ama ticaret yapan, üreten bir firma için değil, geleceği görüp ona göre yatırım yapan ayakta kalıyo. Pedal sorunu vb sorunlar olsa olsa üretim hatası olur şans değil. Tüketici malı alırken bunun şansı yaver gidiyo diye almaz, kaliteli bulduğu için alır, hyundai-kia grubunun 12 bin mühendisi varmış ar-ge bölümünde, işin ne kadar ciddi tutulduğunun göstergesidir bu. 4 yıl vw golf4 gibi efsane olarak bilinen bir aracı kullandıktan sonra bana ve benim gibilere kia markasını aldıracak kadar ciddi bir değişim içindeki firmanın yükselişi şanstan çok işini düzgün yapmakla ilgilidir bence.. Bir de toyotanın pedal meselesi bence kasıtlı olarak çok büyütüldü bazıları tarafınan, toyotanın satışları yine en ön sıralarda.. Bir iki yıl önce bir dergide okumuştum büyük olarak bilinen markaların da ciddi geri çağırmaları var, örneğin volvo xc90 ın bimem ne serisinde hata varmış kullanıcıları geri çağırmışlar ama bunu çok dillendirmeden yaptılar ki sanırım, çok ağızlara sakız olmadılar..
saab kendi bölgesinde güçlü olmaktan öteye gidemediği ve maliyetleri düşüremediği için iflas etti.aynı ingiliz rover gibi. ingiltere de bir işçi maaş almasa bile işverenine maliyeti bir çin işçisinden daha maliyetli diye okumuştum.
İnsanlar şunu idrak edemiyorlar ona yanarım...Araçları geri çağırmak kötü bir durum değilki.Ben sattım aracımı arkadaş dahada ilgilenmem gibi bir durum olsa dahamı iyiydi?bunu otomobil dergileri bile söylüyorsa pes...daha geçen gün haklı olarak adamları burda yerden yere vurduk sportage a tiguan çakması dedikleri için. Bu pedal sıkıntıları olduğu dönemde yinede gittim mesela 4.toyotamı aldım. her birindende ayrı ayrı memnun kaldım.ve hala kullanmaktayım kiamla beraber üstelik aynı tedarikçi vw ve chryslerede pedal üretiyor toyota amerikada gelen 27 şikayet üzerine araçlarını geri çağırıyor ki hiç kimse böyle bir şey yapmaz kullanıcı hatası diyip geçebilirdi de...vw ve chryslerden böyle bir şey duymamak düşündürmeli birazda. Toyotanın mesela dünyada 83 tane fabrikası var.bunlar tabiki farklı farklı lokasyonlarda...Deprem bölgesi olduğu bilinerek fabrikalar inşa ediliyorsa bu şans değil, mutlaka gerekli önlemi almışlardır.Krize ve felaket e rağmen çok zarar görmemesi de bunun bir işareti. kısacası bu yazılanların hiç birine katılmıyorum alıntı yapılan yazıya hyundainin geçirdiği evrim kısmı hariç adamlara bravo gerçekten.
Biz Türk markalı bir araç için tartışırıken BM tanımdağı Taiwan kendi markasıyla ilk sedan aracını üretti şimdi avrupada piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Araçta donanımsala ve yapı olarak hiçde fena değil yani. http://www.otohaber.com.tr/fotohaber/Yenilikler/tayvandan-sedan?page=1